Abaza-Abhaz etnosu «Alashara» Yardımlaşma Uluslararası Birliği

Abhazların İlişki Kültüründe Alanın Organizasyonu

Организация пространства в культуре общения абхазов

Herbir etnik grup alan ve insanın ilişkisi, “konum” kavramının toplumun kültüründe önemi konusunda herhangi bir düşünceye sahiptir.

Örneğin, iletişim içindeki İngilizler arasında mesafe 1-3 m., yani sesi yükseltmeden rahatlıkla duyulacak sınırlar dahilindedr. Arap etnik grupları, Latin Amerikalılar ve Güney Avrupa halkların temsilcileri için konuşan iki kişi arasında 1 metreden daha kısa mesafe normal olarak sayılıyor.

Abaza adabı – etnik grubun ilişki (sohbet) kültürü konuşanlar arası 1,5-2 m. vesafayi öngörüyor. Bu tür yükümlülük özellikle de ilişkililerin farklı gruplara ait olması durumunda gerekli görülürdü: akraba olmayan erkek-kadın, büyük-küçük (yaş, akrabalık, özellik). Yukarıda belirtilen sohbet şartların göz önünde buundurulması ile ilişkililer arası adap durumuna göre 0,5-2 metre arası değişebiliyordu.

Örneğin, yeğen (kız) ve dayının karşılaşması durumunda birincisi onun omzuna, göğsüne sokuluyor, buna karşın o da alnına, kafasına dokunuyor. Burada yakın akrabalık ve proksemik davranışı izleyebiliyoruz.

Bir birini tanıyan kadınlar (özellikle de akraba olursa) selamlaşmadan sonra aralarında öngörülen ilişki mesafeyi kısaltabilirler.

Aynı şekilde erkekler de davranabilir, özellikle de yaşlılarsa, aralarındaki mesafeyi daha da azaltabilirler ve bir birinin koluna girebilirler.

Proksemik davranışı belirlerken, akrabaların ne tür akrabalık ilişkilerde olduğunu belirleme önem arzediyor, yani ilişkinin gizli şarltlarını öğrenme, çünkü ilişkililerin cinsiyet ve yaşları zaten ortadadır.

Örneğin, erkek tanıdığı kadını mesafeli selamladıktan sonra annesi veya ninesi ile aynı soydan olduğunu oğrenince, daha fazla yaklaşarak, güzel dileklerin eşiğinde musafahada bulunabilir.

Misafirleri görünce, evsahipleri özellikle küçük yaştakiler avlu kapısının dışına, onları karşılamaya çıkıyor, böylece öngörülen misafirperverlik çerçevesini ve onlarla ilgili hizmetleri genişletmiş oluyorlar.

Abhazların ilişki kurma kültüründe alanın organizasyonu ve işletilmesi birçok diğer etnik grubun olduğu gibi sırada şema – karşıtlar üzerinden gerçekleştiriliyor: “sol – sağ”, “merkez – kenarlar”, “ön taraf – arka taraf”, “önden – arkadan”, “ilk – aradaki – son”, “yüksek – alçak”.

Dihotomi “sağ-sol” ile ilgili olarak Abhazlarda sağ tarafın sihir ve dini görüşler açısından sola göre daha tercih edilen taraf olduğunu, şans, mutluluk ile ilişkilendirildiğini, buna karşın sol tarafın da şansızlık, mutsuzluk çağrışımını yaptığını söylenmesi gerekiyor.

Sağ tarafın tercih edildiği proksemik eylemler kural olarak adap ile ilgilidir.

Ankete katılanların bildirdiğine göre sağ ile evin eşiği geçilir, evden çıkarlardı, sağ el ile önemli işe başlar, herhangi bir şeyi verir ve alırlardı, çocuğa dokunur, yemeği verir, şarabı, ellere suyu döker veya beden sağdan sola doğru yıkanır, fakat tersi hiç değil vb.

Bu bağlamda uzaktan görülen atlıyı sıradaki şelilde karşılama kararının alındığı halk anlatımının parçası ilginçtir: “Eğer sağdan gelir ve bizi selamlarsa, atın yularından tutarak inmesine yardımcı olun, çünkü sizin arkadaşınız olacaktır. Yok soldan gelir ve bizi selamlarsa, onu öldürün, diğer türlü o sizden önce davranacaktır.” Abhzalar şöyle söyler: “Arımarah akemkea, arıgarah dıketseiit” (sola değil, sağa döndü, burada sol insanın uğursuz, sağ ise uğurlu tarafın alanını belirtiyor).

Birçok halkta sol kadın tarafı, sağ ise erkek tarafı olarak adlandırılırdı: herkesin bildiği İncil’e göre Hava’nın Adem’in sol kemiğinden yaratılış olmasıdır, “tantrizm sağ tarafın erkek, sol tarafı – kadınların olduğunu düşünüyor, Abhazlar çocuğun doğum öncesi anne rahminde bulunması ile ilgili düşüncelerinde “erkek çocuk sağ tarafında, kız çocuğu ise solda” olduğunu söylüyorlar.

Erkeğin yanında giden kadına sağ taraf verilirdi ve böylece, elinden tutma ile onun gidişini tehlikesiz kılmak mümkündü.

Y. Karpov’un yazdığına göre Kafkasya kültüründe “sağa” özel pozitif enerji atfediliyor olup, sıkça “sağ – sol” işaret eksenini “erkek – kadın” şeklinde sıkça eşleştirirlerdi. Fakat sıradaki adap şeklinde diğer durumu göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kama, kılıç dağlının sol tarafında bulunurdu, bundan dolayı yolda karşılaşan erkekler sol “silahlı” tarafları bir birine doğru yönlenmiş olurlardı ki, bu tür durumda silahı ele almak zorlaşmış oluyor. Kadınlar ile karşılaşmarında ise, tam tersi davranılırdı, çünkü onlara konuşma esnasında sol silahlı tarafı gösterilmemesi gerekirdi. Eğer kadın erkeğe yol verecekse, o silahı kadına doğru yönelmeyecek şekilde geçmek zorundaydı.

Atlı erkek kadının sağ eli tarafına duruyor, çünkü sol tarafta yerleşik olan tek üzengili kadın eğerinden dolayı kayacak olursa, sağ tarafa doğru düşmesi büyük ihtimaldi, eskiden kadınlar at üzerinde erkeğin refakatı olmadan nadir seyahat ederlerdi. 

Erkek akrabaları olan kadınların arasında gidebilir, yakın akraba kadın erkeklerin arasında gidiyor ve de büyüğü ondan solda, küçüğü solda bulunuyor.

Sağ saygın taraf bir de yaşça, akrabalık ve özelliğe göre “büyüklere”, ve toplumdaki konuma göre tahsis edilirdi, sol “daha az saygın” taraf da haliyle “küçük” ilişkililere ait olurdu.

Örneğin, akraba veya özel haklara sahip kişi yanıyor olan şöminenin sağ tarafına otururdu; genç adam atında görev üzerine acele ediyorsa, önde giden yaşlıları geçebilir, ancak sol taraftan (geçerken de atını yavaşlatmalı ve özür dilemeliydi).

“Yaşlı ve genç birlikte gidiyorsa, sonuncunun onun yanında değil de biraz arkada ve solunda bulunması gerekirdi. Eğer yaş aralığı fazla değilse, büyük olan sağda gidiyor. Eğer yolda üç kişi gidyorsa, büyük her zaman ortada, ortanca solda, küçük de sağdadır ve bunu ayarlarken, küçüğün herhangi bir görev ile geride kalması durumunda, diğer ikisi adap kuralına uygun olarak yola devam edecekleri hesaba katılırdı.”

Eğer büyük araba ile hareket ediyorsa, tüm diğer kişilerin ondan küçük olması durumunda önde veya kendi yaşıtları ile birlikte arkaya oturuyor. Ayrıca, bu durumda tercih edilen taraf ortadır, çünkü inme sırasında büyüğe rahatsızlık verilmemesi gererkir.

 “Yüksek – alçak”, “önde – arkada”, “ilk – aradaki – son”, “merkez – kenarlar” karşıt konumları özel öneme sahipti.

Soy eşitsizliğin ortaya çıkışı hakkında folklor kaynakların bir tanesinde insanların uzun geçiş sonucu nehrin kenarında sabahlamak üzere durdukları anlatılır. Yukarıdaki konuma yerleşenler sonradan prensler, biraz da aşağıya konumlananlar asilzadeler ve en alçak yere yerleşenler de hizmetliler olmuşlar.

Böylece, yerleştikleri konumlarla iligili toplumdaki statülerini açıkayan genezis ile konumsal yerleştirme gerçekleştiriliyor ve böylece, dünyanın efsanevi resmi üzerinden konumlandırma ile söz konusu eşitsizliği yasallaştırıyor. Etnografi kaynaklarına bakınca yüksek toplumsal statü ile ona uygun proksemik konumlanın bağını teyit ediyoruz.

A. Miller şöyle yazıyor: “Yaşlılar her zaman daire şeklinde çömelirlerdi, prens veya etkili asilzade banka yerleşirdi”. Hizmetlilere çoğu durumda asilzadeler ile aynı zamanda onlarınkinden konum olarak yüksekte ve evin kendisini daha yüksek inşaat etmeleri yasaktı. F. Tornou kendisini kabul eden prensin evinde ev sahibinin sürekli yüksek sandalyede oturduğunu, statüsüz hizmetliler ise sürekli ya halıda veya hiç oturmadıkları (yaşlarına bağlı olarak) hakkında yazıyor.

Rahim içi hayatta dahi ikizlerden arasında daha yüksekte bulunan ikiz doğunca büyük olarak sayılıyor.

Anlaşmazlıkların olduğu durum ile ilgili V.V. Avidzba’nın yazdığı ilginçtir: “Serilen yamçının ortasına en önemli arabulucu, kenarlara da anlaşmazlıkları bulunan tarafların temsilcileri otururdu”.

 “Merkez – kenarlar”, “ön cephe – arka taraf” karşıt tarafların okkazional adaptasyonun önemi büyüktür (A.K. Bayburin).

Şair B.U. Bartsıts şöyle anlatıyor: “Öz köyüm Arasazıh Bzıbtsı ve Sadzı’nın avlusunda ceviz ağacının gölgesinde yerleştirillen misafirlerin masasında  Bzıblılar ve Sazdlılar sohbet ederdi. Misafirleri özel odalara yerleştiriyorlardı (asasairta), ayrıca, yaş itibarı büyüğe en güzel oda tahsis ediliyor, evde oda sayısı az olursa, küçükler kapının önünde, büyükler de karşısında yatartdı. Diğerlerini rahatsız etmemesi ve kendisi için rahat olması düşüncesi ile misafir odasında bir de arka kapı ve ona merdiven düşünürülmüş. Evde herkesten daha geç yatıp, daha erken kalkan yeni evlenenlerin odalarında da benzeri kapılar olurdu. Bu tür kapıların diğer bir amacı da misafirlere temizlenmiş ve ütülenmiş giysilerinin oradan verilmesidir.

Misafirin kabul yerinin konumsal organizasyonu daha birçok sebebe bağlıydı. Bunlar misafirliğin süresi (gün, hafta vs.), hava durumu, mevsim, misafirin statüsü. Eğer misafir gecelemeyi düşünyorsa (gelme vaktine göre: aşıj iaaz ayunıka dgejueit, şıbşonıtah – auha dıpharılon” – “sabah gelen, eve döner, öğleden sonraki – gecelemek için kalır”; misafirin aceleci olmayan davranışlarına göre de), evin sahibi ona özel ayrılmış oda olan asasairtada dinlenme teklifinde bulunur. Adıglarda bu amaçla misafirler için özel konaklama evi olup, misafir kendini tam olarak bir ev sahibimiymiş gibi hissediyordu.

Sanatsal yazının ustası F.A. İskander’in kaleminden “önemli iş için” gelen misafirin ince belirlenmiş anlatımı: “Sandro amca genç adamı eve çağırdı, fakat o hiçbir şekilde kabul etmeyince, Sandro amca burada başka birşeyin olduğu anlayıp, biraz da basitleştirilmiş misafirperverlik yeri olan elma ağacın gölgesine çağırdı ve o oraya çok isteksiz olarak Sandro amcanın peşinden gitti”. 

Proksemik davranışların ritüel haline gelen şekillerini törenin tüm katılımcılarının belirli kurallara uyduğu evlilik, gömme-hatırlama törenlerinde görüyoruz.

Orada evlilik törenin sahibi avlunun ortasında durarak birlikte gelen erkek ve kadınları karşılıyor olup, ilk önce avluya erkekler sonra da kadınlar giriyor. Atlarla ünlü misafirleri köyün girişinde karşılayıp, eve kadar eşlik ettikleri atlıların modern evlilik alanının  düzenlemesini belirlemek ilgi çekicidir.

Bir de avlunun ortasında masa konularak erkeklerden iki komşunun tüm girenlere ilk evlilik yemeği ikram etmeleri şeklinde misafirleri karşılarlardı.

Törensel merdivenin önünde oyunlar düzenlenirdi: kadınlar yarı daire şeklinde bir tarafta, erkekler de diğer tarafta yerleşir, öne gençler, kızlar ve çocuklar geçirilirdi.

Bu durumda sıradaki karşıtlıklara göre ayrıştırılan özel takip edilmesi gereken normlar bulunuyordu: erkek konumu – kadın konumu; “büyükler – küçükler” konumu. Kadın giysisinden bir tarafın açılması durumunda görülmemesi için erkekler merdivenden ilk başta çıkardı. Eğer erkerk kadından (erkekten de) yaş, özellik, akrabalık yönünden “küçük” olursa, ona sağ daha değerli tarafı bırakır, ya da kadının peşinden 1-2 adım geriden giderdi.

Masada giriş kapısının karşısı, ev sahibinin sağ tarafı daha saygın olarak görülürdü  (eğer evin sahibi yaş, özellik, akrabalık yönünden misafire göre daha “küçük” olursa, onun yanında oturmayı kabul etmez, daha büyük akrabalarını oturmak için çağırırdı). Saygın yer adaylarından ninelerin, annelerin tarafından veya evlilik yönden akrabalar, uzak yerlerden ilk defa gelen misafirler vs. olurdu..

Ayrıca, burada yaşın fazla önemi yoktu, çünkü Abhazlarda “akrabalık herşeyin önündeydi”. Eğer dışarıdan gelen amca (veya dayı) ev sahibinin komşusundan yıllarla daha küçük olsa, o (anşa) komşuya saygın yerini teklif ederdi, sonuncu teklifi geri çevirebilirdi de, çünkü yeğenin evinde en değerli kişi amcasıydı.

Evde büyük yaşlı kişilere yerini göstermemek gerekiyordu, aksi halde büyüğün “asteou ıszımdırzoi?” (sanki oturacağım yeri bilmiyorum) şeklinde cevabı ile karşılaşılabilirdi.

Daha XIX – XX a. başlangıcı ihtilal öncesi Abhazya’sında ev sahibi grubundan gençler ve daha nadir olarak misafirler büyüklerle ortak masaya oturmazdı. Onlar ya diğer odada oturur veya hiç oturmazdı.

Sovyet ve sovyet sonrası dönemlerde misafirlik adabının çerçeveleri büyük derecede genişlemiş, komşu halkların adap ve gelenekleri ve de şehir alt kültürü kabul edilmiş, şüphesiz bir de bu ekonomik kategori ve değerlerin diktası sayesinde gerçekleşmiştir.

Yabancı etnik grupların geleneğinin etkisi hakkında XX a. başlarında A. Miller şöyle yazıyordu: “Abhazlar toplumsal ilişkiler ve onur meseleleri hakkında kendi gelenlerine bağlılıklarını tavizsiz sürdüyorsa, diğer konularda ise Mingrel ve Ruslar tarafında çeşitli yenilikleri istekli olarak kabul ediyorlar. Misafirlerin karşılanmasında bazen kadınlar da bulunuyor, ki daha önce hiçbir şekilde kabul edilmezdi”.

Adabın varolan normları, oturma sırası dahil, adabın etalonları olup, onlara “eskiden” ve “şimdi” şeklinde karşılaşmaları genelde etnik kimliğe çok bağlı yaşlı adamlar yapıyor.

İncelediğimiz cihetten masa adabı ile ilgili birkaç örneği verelim.    

Oğul baba ile, dünür kaynata ile, yeğen dayısı ile vs. yanında oturmamalıdır.

Misafir kadınlar ziyafetin sonu gelmeden kalkmak için masanın sonuna doğru otururlardı; gelin misafir olduğu zaman kaynatası ve kocasının diğer akrabaları ile aynı masada oturmazdı. Ona kocasının akrabaları birlikte oturma hakkını vermiş dahi olsalar, kendisi olabildiğince oturmaktan kaçınırdı. “Dünür – kaynana” ikilisinde kaçınma adabının zorunluluğu aynı şekilde keskin değildi, fakat eğer dünür çok genç veya daha yeni evlenmişse, kaynana da yaşlı ise, aynı masada oturma yine istisna edilirdi (dünür aynı masada oturmazdı). Yaşlı saygın kadını masanın baş tarafında oturturlardı, fakat o teklifi kibarca kabul etmeyebilirdi.  

Böylece, etik normlar ve adab değerlerine uygun olarak ilişkileri “alanın dinamiği” açısından değerlendiren zengin spektrumlu  Abhazların alanla ilgili proksemik davranışlarının ritüel törenli resmi teşekkül ediyor.