Abaza-Abhaz etnosu «Alashara» Yardımlaşma Uluslararası Birliği

Abaza (ve Abhazların) Erkek ve Kadın Ağızlarının Bazı Özellikleri

Некоторые особенности мужского и женского говоров абазин (и абхазов)

Eski zamanlardan Abaskların (Abazg ve Apsil) konuşmaları erkek ve kadın ağızlarının gizli arkaik özelliklerini içeriyordu. Burada farklılık özellikleri olarak telafuzlar kullanılıyor: kadınlarınkinde uzatılan sesliler iken, erkeklerde ise uzatılan sessizler olup, aynı zamanda söylenilenin bir de anlamsal içeriğini de farklıdır (fonosemantik). Söz konusu olaylarla ile ilgili olarak erkek ve kadınların çok eskilerden beri ses davranışları da açık olarak farklandırılabiliyordu. Ayrıca, Abhaz dilinde kendi has leksikonu olan avcı dili (erkek) ayrılıyordu. Güncel hayatının toplumsallaşma psikolojisi ile ilgili de olsa, söz konusu olay ve daha birçok şey edebi dilde artık gözlemlenmiyor.

Abhazların, Abazaların da olduğu gibi, erkek ve kadın ağızların özelliklerinin incelenmesi fonetik ve fonolojide olduğu gibi, dilbilgisi hatta yazı biliminde dahil birçok yönden farklılıkları ortaya koyuyor.

Söz konusu farklılıklar ile ilgili belirgin örneği verelim: geceki hoşnutsuzluklara erkeklerin aktif şekilde sesli olarak karşı koyması. Gece bekçiliğinde bulunurken (yerleşik birimlerde ya da gece açık sahada bulunan toplumlarda), gelebilecek her türlü tehlikeyi ürkütmek ve düşmanlarını karşılık vermeye hazır olduğu konusunda uyarmak için birkaç defa UA-HIA-HIAY veya UA-TA-TAY  diğer bağırırlardı. Ve diğer katılımcılar da farklı yerlerden ortak olarak bağırma sesini eşlik eder, desteklerlerdi. Bununla düşmanlarını hazır bulundukları ve çoklukları, ve de cesaretleri HIAY-HAY ve karşılık verme TAY-TAY hakkında uyarırarlardı.

Bunları seslendirme kadınlar için yasaktı ve onlar zaten pusu noktalarına katılmazdı, diğer türlü cevazsız statüye – hayasız secasetlilere HATSAHA dahil edilmiş olurlardı. Pasif izleyiciler olan kadınlar mantatile yönünden de zaten buna hazır değillerdi.

Kadın ağzında korkuyu belirtirken, genel grup ya da kişisel olarak tekrarlarında bir sınırlama bulunmayan uzun sesli (sesli-sessiz) ses karışımları, kısık sesli nidalar karşımıza çıkıyordu: UA-UA-UAY; UA-DI-DID. Diğer durumlarda şöyle bağırırlardı: UA-U-U – üstesinden gelinemeyen gücün karşısında korkunun belirtilmesi; Y-E-E-Y-İA-İA – düşüncelerinin gerçekleştirileceğinden eminsizlik; YA-YA-YAY – duygulanmış yargılama; UA-Uİ-Uİ – arzunun öncesinde insanlara gözyaşları ile yalvarış. Söz konusu nidalar erkekler için yasaktı.

Kadınlar bu ses dizimlerini aralıksız olarak söyleyebilirdi. Korku hariç, benzeri nidalarla şaşırma, saflaşma, güçsüzlük, erkeğin isteğine boyun eğmeye hazırlığı belirtirlerdi ve dolayısıyla sonuncu daha sık olarak dullar ve yaşı geçmiş kızlar tarafından kullanılırdı. Diğer durumlarda sıradaki sessiz harf diziminin seslendirilmesinin anlamları şöyleydi: H-H-H – değerlendirmede iğneleme; sesli ve sessiz dizimleri: DI-DI-DID – kararsız reddetme; UA-A-SARA – naz; UI-HVI-HVI – hoşnut etme veya yorgunluk (sözlükteki “uı-hv-hv” HVI foneme dönüştürerek, yeniden düzenleme ile gerçek versiyonundaki gibi uı-hv-ı-hvıhv şeklinde söyleme) vd.

Erkek konuşmasında uzatılan fonemlerin diğer türlü seslendirmeleri beliriyordu. Örneğin, P-K-K-I – sert nesneleri balta ile parçalanması; H-H-H-I – yarı sert nesneleri bıçak ile kesme; PH-H-HA – sert cisimleri yontma; H-Ş-Ş-PA – toplu infaz; TIR-R-R – atı istemli ve güç kullanarak durmurma; TIR-RAYTİ – sürüyü sesle yönetme vd. Erkek davranışlarının altını çizen söz konusu seslenmeler herhangi bir eylemi gerçekleştirirken, değerlendirme nesnesi ve yöndelndirme öznesinin erkekliğini belirtirlerdi.  

Hiçbir zaman Abhaz erkeği tarafından seslendirilmeyen Abhaz kadına has olan bazı karakteristik nidayı örnek olarak gösterelim: Dİ-A-DA. Söz konusu ünlem tüm kadın duygularını belirtirdi – şaşırma, hayranlık, anlam verememe, kendini beğenme, kendini ispatlama. Onunla Abhaz kadını baş sağlılığı, acıyı paylaştığını didaşşİleit vd. belirtebilirdi.

Benzeri seslerin birleşmesine örnek düğün türküsü UARİDADA’yı (eskiden neşe ile ilgisi olmayan, belki de Adıg kökenlidir) düğün-oynuna katılan sadece erkek grubu (Abaza ve Abhazlarda) söylerdi. Söz konusu gelini karşılama düğün türküsüne katılma hakkından kadınlar tamamen mahrumdu. Yani burada yasak olan seslendirme değil de, anlamdı.

Erkekler karşılaştıkları basit durumları çok nadir olarak dillendirirlerdi (doğrusu biraz kibirden de olabilir). Örneğin, gözle görülür sonuçları olmayan yalancı tehlike durumunu gerçek gibi düşünerek Y-Y-Y veya E-Y-Y diye bağırılması. Bu tür durumu erkek için yakışıksız, kadınlara özenme PHVISMİNRA olarak değerlendirirlerdi. Erkekler şaşırma veya anlam verememe durumunu YARABİ / İARABİ, YAU-UAY / İaua-Yeu vb. nidalarla belirtmeyi tercih ederdi.

Genel olarak kadınların konuşmasını erkekler tarafından değerlendirmesi – dedikodu veya gıybet hvan-shvan (söylendi + ben söyledim (kadın)) şeklindeydi. Erkekler denkleri ile konuşmalarını nıhara-nıhvara – “yemin etmek, hayır dıleğinde bulunmak” olarak görür ve kendilerini “biyat edenler” AHIHA ZHIVAZ sırasına katarlardı. Böylece, soy hiyerarşisine, soyun, köyün “ortak akımına” katılmış olurlardı.

Daha eskilerden, mecusilik ortamında ritüellerle güneşe – Amra-nıha; aya – Amza-nıha taparlardı ve burada nıha yemin anlamındadır. Yanında kutsal yemini nıhva (ruha söyle) söyledikleri kromlehlere (taşın ruhu) saygı gösterilirdi. Aynı zamanda NIHA – erkerklerin yeminiydi, diğer yemin UAŞHİVA genelde kadınlar tarafından söylenirdi. Kadın yemini ebeveynin (kocasının) öğütlerine şartsız tabii olma anlamında temel seslenmeye UAS-HIVA (son istek + söyle) kadar indirgeniyor.

Atalarımızın dilinde eskiden varolan “avcı” argosunu (erkek şivesi) ve Abaza (ve Adıg) dillerinin birçok ağzında çoktandır kayba uğradığını belirtmek gerekiyor. Fakat bunların hepsinde çoban benzersiz dili genişçe yayılmış olup (yine erkek argosu), bir kısım bögelerde korunmuştur. Çok sayılı koyun sürülerini HVI-ÇA (otlanmak + beslenmek) / uheı-iça yazlık HVI-RTA ve kışlık ÇA-RTA otlaklara götürürken, yönetici ve çalışanlar şeklinde görev paylaşımında bulunurlardı. Çoban ve avcı grubunu ilk başlarda kendine has ağzı ile çoban ve avcıların yöneticisi PÇARAH / (AHÇALAH) / ABÇARAH idare ediyordu. O, “becerikli / güçlü” olarak yönetici konumundaydı ve tüm gündelik işlerden muaftı.

Onun görevinde dağlık hayvancılığın özellikleri teşekkül ediyor P-ÇA-AR (koparmak + yemek + dağlar), otlakları yüksek dağlık (AR) yayla otları hayvanlar tarafından üst taraftan yendiğini hesaba katmak sureti ile paylaşmak P / PI – otun üst tarafından koparmak. Otlakların beceriksiz kullanımı otlara hayvan zarar vermesi ile sonuçlanırdı. Bundan dolayı dürüst olmayan insanın yanında bulunma konusunda uyarırlardı “onunla ortak tuz taneleri ile sürüleri beslememe”, bu tür kişiyi yol arkadaşı olarak seçmeme PÇAGIV.  

Erkek toplulukların bu tür anlaşmazlıkları sürü yöneticileri tarafından düzeltilirdi. Herkesin bir birine karşı yumuşak davranmalarını ve karşılaşmalarında: BZAHVID / EBZAHEiT – çobanların selamlaması (BZA-YHVID – hayvanların güzel otlansın) öğütlerlerdi. Abjuylular çobana sıradaki dilekte bulunurdu: “Bza haytsalt” – “tüm sürüyü sağ olarak geçiresin”; Bzıblılar bunu yaylaya giden sürücüye söylerdi. Avcı ve çobanların karşılaşmalarında el sıkmadıklarını, bunun yasak olduğunu hatırlatalım, el sıkmaları çok daha geç ortaya çıkmıştır.

Avcı şivesine gelince, eski dilin ayırt edilen özelliği olup, farklı şivelerde 1.5-5 bin yıllık süre içerisinde kayba uğramıştır. Söz konusu argonun kelime dağarcığı ot, hayvan, çevrenin nesne ve elemanları ile ilgili tüm adlandırmaları içeriyordu. Şu an sadece Bzıb ağzında izleri kalmış olup, Abhazların Abazg tabakasının özelliği olarak korunabilmiştir.

Bu “argo dilinin” özelliği – bilgi için tamamen yasak olması, özellikle toplumun kadın kısmınca, hatta geri kalanlar için bile tabulu olması idi (kaybolmasının nedeni). Söz konusu leksikonun ayrı elemanları yedi parça yer tanrı-ruh Aytar kültünde, onun adına isteklerde saklanmıştır. Onlar ayrı parçalara ayrılmıştır – yedi erkek ve kadın tanrı fonskiyonlarına: doğum, ölüm, yeniden doğuş vd. sırlara.

Erkek ve kadın konuşmaları ve onlara yönelme gündelik ağızda BA ve LA, UA ve YA morfemlerin geniş olarak kullanılması ile ayırt ediliyor. Bunlardan kadınlarla ilgili BA ve LA olup, bunun yanında “görme” BA mefhumu elle tutulur ve temsil dünyası gerçeğini harici sevgi duygusu (örneğin, öpme “ba”) olarak belirtiyor. Bir de konuşmada erkek ile olan herşeyi belirleyen ayırt edici özelliklerin türü: UA ve YA.

Bu esaslardan hareketle hitaplarda dil ile ilgili farklılıklar ortaya çıkıyor. Örneğin, erkeklere UA-RA – “sen” ve YA-RA – “o”; kadınlara BA-RA – “ sen” ve LA-RA – “o”. Ayrıca, erkeğe belirtme esas dilbilgisi özelliklerin birlikte kullanımı: UA + YA – soğukluk, kötü hava; YA + UA – harekete geçmeye çağırma ve ortak davranışlarda güveni verme. Bunların hepsi erkeklerle ilgilidir, örneğin savaşlara katılma veya hayvanları dağlara ilkbahar ve sonbaharda sürülmesi (cephelere ve dağ yaylara gidişlere kadınlar eşlik etmezdi).  

Diğer taraftan YA-UA-A-A – kadın ünlemi olup, onu koruma ile ilgili karşılıklı cevabın şekillendirilmesi ile ilgili sorudur. Veya diğer özelliklerin birleşimesi LA + BA  - kadının kendi istekli boyunduruk altına girmeye hazır olduğunu belirtiyor.

Bu arada, farklı toplulukların kendi içlerinde de cinsiyet yönünden de değişen farklılıklar bulunuyor, örneğin Abazg ve Apsillerin kabre gömme esnasındaki davranışlarında. Apsillerde (Kafkasya Ötesi) erkekler yüksek sesle ağlardı (ıçkırırdı), bazı bölgelerde kendi kendilerine zarar verdiği olurdu (kendi kafalarına özel kamçlarla vururdu Açılams. Kadınlar ise yüzlerini tırmalar ve saçları koparırdı (eski Adıg, Oset, Nogay ve Mingrel ile İmeretlerde olduğu gibi).

Abazglar (Kafkasya Ötesi ve Kuzey Kafkasya) yukarıda belirtilenlerin hiçbirini yapmazdı, hatta hristiyanlık ve islamın kabulüne kadar. Eskilerden yıldırım çarpan kişiyi sessizce ağacın yukarısına gömerlerdi, sonra da kemiklerini yeniden dolmenlerde toprağa verirlerdi. Zamanla herkesi bu şekide gömmeye başladılar.

Abazgların erkekleri hiçbir ses çıkartmamaya gayret ederek ölünün karşısında ellerini göğüs hizasında çapraz bağlayarak durur ve büyük üzüntü içerisinde olduklarını “onu yüreklerinden kopardıklarını” GVITSHRA belirtirlerdi. Kadınlar az sayıda sızlama sözcüğünü kullanır ve ağlardı. Ve bu eski dönem adetleri Abaza ve Abhazlarda Abaz ve Apsil kökenlerin domine etmesine bağlı olarak farklı davranış akitleri ile karşılaşılıyor – Abhazya’nın değişik topraklarında farklanıyor.    

Abazglarda farklı olarak törenler ritüel türkü söyleme GIBZA – kadınlar tarafından söylenen törensel sızlamalar UA-UA-UAY, UA-UAU, UA-U-U vd. eşliğinde gerçekleşirdi. Erkekler ölü ile sıradaki kelimeleri üç kere haykırma ile vedalaşırdı: UGVHAHIKVA UIZHIRGIVİN, ANÇVA YUZYIRGVARAGAD – “Senin tüm günahlarını bağışlıyoruz, Tanrı seni bağışlasın”; HUZIRABZ, ANÇVA DUZIRAZHAD – “Biz senden razıyız, Tanrı senden razı olsun!” (Deyimler Gvımlok ağzı halk seslendirilişinden yazılmıştır). Kurbanları ANIHIVARA duaları ile keserlerdi. Burada ANÇVA – Abaskların koruyucu anasının temsilidir.

Cinsiyet farklılıkları HATSARA-PHVISRA “kadın” dilinin toplumda yüksek statüsüne işaret ediyor, en azından büyük ailenin kadın kısmının bağımsız olmasına. Belki bu ana erkilliğin – ailenin doğal biyolojik şeklinin yankılarıdır. Burada analığın simgeleri, gece nesnesi Ay – gece Amız-Amza – “parlak ışık” ve doğal alanlar Yeryüzü – sine ADGIL – “yaslanan”, kadının hem doğum esnasında “yere otururken”, hem de ölüm esnasında – “toprağa verilmesi”. Demek ki, soy, toplumlar sonrası ve etnik öz adlandırmaları yeni filizlenen halkın sosyal özelliklerini belirtiyordu.

Ana erkillikten ata erkilliğe geçiş döneminde soy adları toplum adları ile değiştiriliyor: APŞİL – “benzeri şartlara dikkat kesilenler”, genel olarak – “Benzerler / Akrabalar”. Ata erkillik ana erkilliğin yerine alırken, kadın himaye sembolü Ançvanın erkek AB (ata) – “Tek önder temsili” ile değişme çabası içesinde gerçekleşiyor. Zamanla o ABA-A – “Atalık”, sonra ABA-Z-A – “Ata tarafından akrabalık” ve sonuç olarak  ABA-ZG (ABASK) – “Ata çizgisinden tüm halk”.

ANÇVAyı devre dışı bırakma çabası başarısızlığa uğramış, ana temsili tanrı sembolü olarak kalmış, fakat erkek temsili – Tanrı olarak algılanıyor. Erkek temelinin alternatif temsilleri günümüze kadar ABAZA, ABAZG, APSİL etnik adlandırmalar olarak korunmuştur. Vatan kavramı da bu etnik adlandırmalara dayanıyor – AB-E-ŞLA, ABA-ŞTA.     

Dilin ve toplumun gelişimi erkek ve kadın ağızlarının özelliklerine dayanıyordu. Böylece, en fazla eskiye dayan köksel morfemleri ile eski Abaza erkek adların yazılışında karşılanıyor – üç fonem, bir leksem. Ac, Aps, Ard, Arg, Bag, Bajv, Bal, Bat, Biş, Bic, Gag, Pap, Geç, Gog, Got, Guk, Gum, Dzıgv, Cır, Kam, Kap, Kats, Kdı, Keç, Kik, Kiç, Kok, Lo, Lau, Lıh, Lah, Maz, Mat, Mıkv, Nır, Paz, Sid, Tam, Tokv, Uaz, Hat, Hvut, Hvuş, Hiş, Çikv vd. (Bk. İonova S.H. Abaza soyları ve adları. URL: http://apsnyteka.org/file/Ionova_s_abazinskie_familii_ i_imena.djvu (inceleme tarihi: 25.12.2018))  

Söz konusu adlarda sahibinin özelliğini belirtme şeklinde kısa leksemler bulunuyor. Bunun nedeni ata erkilliğin aile ve toplumun toplumsal, mali ve siyasal şekli olmasından ve burada aile reisinin, sonra soyun ve de toplumun fonksiyonları yönetim yetkilerinin verilmesi ile genişlemektedir. Dolayısıyla erkek temelinin sembolü olarak Güneş-aydınlatıcı Amara – kelime anlamı “sahip olma”. Diğer sembol – yaşama çevresinin belirli toprağı, Toprak-zahire ambarı Açvıla – “öz enginliği”. Burada çok sayıda bağlantının düzenlenmesi, toplumsal statülerinin belirtilmesi gerekiyor – akrabalık teriminin aidiyetinin kesin olarak belirlenmesi ile büyük ailenin herbir bireyinin hak ve sorumluluklarının somutlaştırılması.

Sıradaki değerlerin de anlaşılması güçtür: erkek HATSA / Ahatsa ve karı PHVIS / Aphıs, çok eskilere, ailede onun fazla önemli olmadığı dönemlere – ana erkilliğin olduğu hatsa (ha – “kafa” + tsa / tsay – “küçük”) zamanlara götürüyor. Belki de kavramın arkaik şekli olarak HITS sözcüğü kullanılırdı. “Boşanma” kavramı halk dilinde ikili olarak anlaşılıyor: dıl-hıtsml – “ondan indi”; dyıtstst – “onun altından çıktı”.  

 “Phvıs” teriminde temel morfem (ön ek?) IS bulunuyor ve “hv-ıs” – buzağı, “şış-ıs” – tay, “abş-ıs” oğlak vd. kelimelerde de karşımıza çıkıyor olup, yavru özelliğini belirtiyor, herhalde buradaki tahrif edilen ses benzerliğidir. Veya arkaizm ile karşı karşıyayız, PHVI-S – burada PHVI / BHVI – kaya, S / SI – kar, “Karlı dağ”. Belki de bunlar cinsi münasebe soğuklukla karşılık veren masalımsı dev kadınların psişik tipidir. Ve daha sonraları kadınlar büyük cüsseli sürekli erkeklerle cinsi yakınlığı istemeyen hanımlar olarak anlatılırlardı.

“Phvıs” etimolojisinin olası yönlerini araştıralım. İncelediğimiz kelimede P bir de sıradaki anlamları içeriyor: “p-nı” – yaşama yeri, “p-ah” – avlu, “p-ıkv / p-ışv” – yüz vs. HVIS – ses dizimine bir de sıradaki gibi bakmak mümkün: HV-US. Kök “hv” – birleştime / ortak (örneğin, hv-ı-ça – sürünün birlikte oltalılması). Kelimenin diğer kısmı “us” – iş. P-HIV-US – “zürriyet / avlu / ev” + “ortaklaşa / bağlantılı olara” + çalışma / iş”. O zaman “kadın”: “evin işlerini ve zürriyeti birleştiren kişi”.

O sabırlı çalışma ile farklanıyor – US olarak söylenen aslında IS’tır, fakat konuşmada PHVUS (PHVIS) olarak duyuluyor. Burada P doğal varisi anlamındadır, örneğin pa – oğul, pha – kız. Burada “ha” – zengin miras (ha-ha-ra – “kafa + gelir + gerçekleştirme”); “hvıs” – “miraslı” buzağı”. Yani, phvıs – “mirası çoğaltan kadın”.

Kız phvıs-pa – “kadının oğlu”, aslında onun telaffuzu “phvıs-pha” olmalıydı, fakat zamanla kayba veya kısaltmaya uğramıştır. Bu kadının lakabı olmadığı gibi kadın için hakaret ifade etmiyordu. Kökleri çok eskilere dayanıyor olup, doğum için kızın tercih edilmemesi ile ilgilidir ve bu yüzen onu “phvıs-pha” diye isimlendirmeye tabu konmuştu. (Söz konusu infantisid şekli Hindistan, Yakın Doğu ve Amerika entik gruplarının atalarında kullanılırdı.)

Genel olarak konuşma semantiğinde erkek dünyayı yüreğinin yerleşmesinin dış alanı olarak görüyor. Böylece, YPSI LKINHALT – “yüreği onu sardı” gencin kıza aşkını belirtiyor. Veya YPSI DAKVYIRPŞT – “kendi yüreğini izlemeye zorlamıştı”; PSI ZHU – “yüreğin zarında” diye cesur insan hakkında söyleniyor; SPSI UHAŞVAT – “yüreğim beni korusun diye”.

Kadın dünyayı kendi içerisinde “görüyor”: Abaza kadınları SGVU-AGVU derlerdi – “yüreğimin merkezi”, aşkım; Apsil sukehşoup – erkeğin etrafında üç defa el ile çevirerek “tüm hastalıkların bana geçsin” şeklinde ritüel eylem. Abazg ve Apsillerin etraflarındaki dünya algılamalarında farklılıklar belirleniyor. Abazaların duyguların içeride yerleşmesi sadece yürektekidir SGVI ve Abhazlarda duyguları geetsa – yüreğin gizli yeri. Fakat Abazarda UATSA – duygularla ilgisi olmayan derunudur.

İfade edilen şahsiliğin cinsiyet özellikleri hariç kadın ve erkeklerin yasak ve tercih konusunda yerlerini berilemede daha çok sayıda kavram mevcuttu. Onlar yolcuların, atlı ve yayaların konumları – sol ve sağ, ön ve arka, yaş ile ilgili ve daha diğer birçok kuralı kapsıyordu.

Abaskların güncel hayatlarında iki alt kültür bulunuyordu: domine erkek kültürü ve ona bağımlı kadın; erkek çizgisinden malın mirası, evlilik sonrası erkek tarafına yerleşme. Sadece büyük ailenin soy evinde yabancıların olmadığı durumunda ana erkilliğin bileşenleri büyük yaş kadınların temsilinde kendini gösterirdi.

Söz konusu hakların izharı ailede kadının statüsü konusunda karışıklıklara neden olurdu – hak sahibi midir, ya da haklardan mahrum mudur?  Yabancı izleyiciler onu haklardan yoksun olduğunu düşünürdü, kadın kendisini ise hür olarak görürdü – anne ve ev ocağının koruyucusu, yediren ve evin sıcaklığının üreticisi.

Nine TAJV GVIBZIGA – “yaşlı-hikmetli” avlunun tüm kadın kısmı ve nadir olarak da avlunun ön kısmında bekleyen hizmetçiler PŞTSAGILA için yapılacak işleri belirlerdi. Ailenin yaşlı kadını olup GVNAGVGAJV, çoktan çocuk doğurma yaşını geçmiş ve “temiz” kadın olarak görülür ve bahçelerde yapılan mecusilik kadın ritüellerin önemli duacısı olurdu. Örneğin, horozu önceden birkaç günlüğüne sepet altına hapsetme ile (yemek vererek) günahlardan “temizler” sonra kurban olarak keserlerdi.

Özellikle kurban olarak tavuğu kesmemeye dikkat eder ve Nandu’ya (Ulu Anaya) çocukları koruması, neslin devamı ve ailenin bereketi için dileklerde bulunurlardı. Ritüele ailenin kadınları hariç bazı komşu kadınları da katılabilirdi. Aynı şekilde nine yağmuru “Dzıuara” isteme ritüeli ve de kadınların yerine getirdiği birçok töreni yönetiyordu.

Dede AHBADU (DADA) – özellikle ev dışında AGVANI tüm erkeklerin işlerini LIGAJVHVARA belirlerdi. Bahçede ev tapınağında KVSIGA “yemine getirme” NIHA GVNAGVLIGAJV en önemli ritüelinde en önemli kişi idi. Ve orada hangarda “tapınağın demirhanesi” Ajıra-nıha bulunuyordu (içinde bulunan alet takımı: örs psırgla, çekiç cahvadu, kıskaç rıçva, demirden mamuler ayhalts). Burada o tanrıya şöyle hitap ederdi: HGAZŞAZ ANÇVADU tüm halkın ve ritüelde bulunan her bireyin selameti için. Daha sonra hazırlanmasına yönetiminde tüm ev ahalisinin katıldığı avluda kurulan her yiyecekten bol bulunan bayram masasının açılışını yapardı. O daha birçok diğer tören ve ritüele katılırdı.

Bir de cinsiyet özelliklerine göre yasaklık özellikleri yaygındı: kadınların erkeklerle aynı masada oturmaları yasaktı (eğer oturulacaksa, ancak sol tarafta); erkeğin yabancı kadına, toplum içerisinde kendi karısı ve çocuklarına vb. dahil dokunması yasaktı. Dünür ve kaynana arası ilişkiler de kuralları tabiidi, gençlerin yaş itibarı ile büyüklerle ilişkilerde mümkün olan hareketlerle sınırlandırılmıştı.

Bir kez daha konuşma ağzı ile ilgili farklılığı belirtelim. Erkekler kendi özel argosunu üretirlerdi – tüm çevre için servet haline gelen lakaplar. Tanımlanan kişinin dış görünüşü ve iç dünyasını tasvir eden söz konusu lakaplar şaşılacak derecede yerinde ve keskinlerdi. Folklor ve dilin karışımı şeklinde onlar sıkça gerçek isimler haline gelirdi: hapşas – “rüzgar estirilen kafa”, düşüncesiz insan; FIRHTSA – “ateş adam”, cesur enerjik adam hakkında.   

Belki de ilk erkek adları bugün lakap olarak bilinenler gibiydi (Amerika kızılderilerin lakaplarını hatırlatalım). Örneğin, Amtsabız (ateş), Açvrı (uzun, sırık), Bag (örümcek), Bıkv (kaya), Gvrıtsa (iğne şekilli), Kvıcma (kurt), Lagra (ela gözlü kız), Lası (hafif, mobil), Mışva (ayı), Tıgv (aptal), Uarbag (kartal), Hvıts (küçük, kısa), Tsara (hızlı, becerikli, keskin), Tsıg (ince), Şarah (geyik) ve daha birçoğu.

Kadınlara gelince, yapıları itibarı ile yardımcıları olan ev ahalisinden kadın ve kızlara lakap takmazlarsa olmazdı, fakat söz konusu adlandırmalar ev dairesi çerçevesinde kalır, toplumsal hayata lakap şeklinde yayılmaları pek nadir görülürdü. Dahası bekar olan kızkardeşleri ve diğer akrabalara kötü lakap takmaları onlar için yasaktı ve onu erkekler denetlerdi.

Onlarla ilgili ancak küçükken nine ve dedelerinin verdiği sevimli lakap-isimlerin kullanılması mümkündü ve onlar olgunluğa bazen daha geç zamana kadar söylenmeye devam edilirdi. Örneğin sıradakiler gibi Şkvokva (beyaz), Lakvayçva (karagözlü), Hıbla (Hıbra – Abaz.) (altın saçlı veya altın gözlü – Abh.), Amra (güneşli), Tata (yumuşak), Şaşa (dolgun kanlı), Kvajva (prenses) vb. Özel olarak Hapşrçvaçva (saf altın), Razna (gümüş), Sgvagva (yüreğin merkezi) vd.